AVUKATIN MÜVEKKİLİNİ TEHDİDİ İDDİASI-BAKANLIK İZNİ

yuksekkaya August 05, 2023

4. Ceza Dairesi         2015/5991 E.  ,  2015/28501 K.


Tehdit suçundan şüpheli M.. Y.. hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 24/01/2014 tarihli ve 2013/71068 soruşturma, 2014/3447 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin, Manavgat 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 01/04/2014 tarihli ve 2014/693 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23/02/2015 gün ve 54393 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:

İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 58. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; "Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği yada baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlarından dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır." şeklindeki düzenlemeye rağmen, suçun işlendiği yer Cumhuriyet başsavcılığınca Adalet Bakanlığından izin almadan şüpheli avukat hakkında doğrudan soruşturma yapmak suretiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi karşısında, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.”denilmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:

Sanık Avukat M.. Y..’ın, müşteki S.. Ç..’in oğlu L.. B.. Ç..’in sanık olarak yargılandığı Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/341 esas sayılı dosyasında, mazaret bildirmeden duruşmalara girmediği, vekalet ücreti aldığı halde dosyayı takipten vazgeçtiği iddiasıyla, müşteki S.. Ç.. tarafından Adalet Bakanlığı’na şikayet edildiği ve yapılan inceleme sonucunda Bakanlığın 31.10.2013 tarihli kararıyla kovuşturma izni verilmesine yer olmadığına karar verildiği, bilahere müşteki S.. Ç..’in BİMER aracılığıyla ve doğrudan Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği dilekçesinde, şüpheli avukatın kendisini cep telefonundan arayarak, Adalet Bakanlığına şikayet ettiği için tehdit ettiğini beyan etmesi üzerine, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca genel hükümlere göre yapılan soruşturma sonucunda, 24.01.2014 tarihli kararla tehdit suçundan takipsizlik kararı verildiği, bu karara müşteki tarafından yapılan itirazın Manavgat 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 01/04/2014 tarihli kararıyla reddedilmesi üzerine, kesin olan bu karara karşı kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır. 

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Avukat olan şüphelinin vekalet ilişkisi nedeniyle tartıştığı müştekiye karşı işlediği iddia olunan tehdit suçuna yönelik soruşturmanın, genel hükümlere göre mi yoksa, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58 ve 59. maddeleri uyarınca, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine mi yürütüleceğine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:

Kanun koyucu avukatların görevinden doğan veya görevi sırasında işlemiş olduğu suçların soruşturması ve kovuşturmasında genel hükümlerden ayrılarak özel düzenlemeler öngörmüştür. “Avukatlık mesleğinin kanunlarda öngörülen biçimde, yargı bağımsızlığı ilkesine uygun olarak faaliyet gösterilebilmesi için, avukatların çeşitli açılardan bağımsızlıklarının sağlanması gerekir. İlk olarak avukatlık, yasama ve yürütmeye karşı bağımsız olmalı, bu organların tesirine karşı korunmalıdır. Diğer taraftan avukatlık mesleğinin, işlevine katkıda bulunduğu yargı organına karşı da korunması gerekir. Son olarak, mesleğin toplumsal baskılara karşı korunması da, bağımsızlığının sağlanması adına önemlidir. Belirtilen nitelikleri ve bağımsızlık özelliği bakımından, avukatların görev sırasında veya görevden doğan suçlardan dolayı işledikleri suçların soruşturulması ve kovuşturulmasının özel bir yargılama usulüne tabi tutulması gerekmiştir.” (Hasan Tahsin Gökcan; Avukatlık Yasası, Seçkin Yayınları, Ankara 2012, s:54) 

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58/1. maddesinde; “Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır.” Aynı Kanun’un 59. maddesinde ise; “ 58 inci maddeye göre yapılan soruşturmaya ait dosya Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne tevdi olunur. İnceleme sonunda kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde dosya, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesine en yakın bulunan ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Savcılığına gönderilir.

Cumhuriyet Savcısı beş gün içinde, iddianamesini düzenliyerek dosyayı son soruşturmanın açılmasına veya açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir……..Haklarında son soruşturmanın açılmasına karar verilen avukatların duruşmaları, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesinde yapılır.(Ek cümle: 02/05/2001 - 4667/38. md.) Durum avukatın kayıtlı olduğu baroya bildirilir” hükümleri yer almaktadır.

Görüldüğü üzere avukatların işlemiş oldukları suç nedeniyle özel hükümlerin uygulanabilmesi için, suçun görevden doğan veya görev sırasında işlenmesi gerekmektedir.

İncelenen dosyada; şüpheli avukatın, müşteki S.. Ç..’in oğlu L.. B.. Ç..’in sanık olarak yargılandığı Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/341 esas sayılı dosyasında müdafii olarak görev yaparken, müşteki S.. Ç.. tarafından davayı takipsiz bırakıp vekillikten çekildiği gerekçesiyle Adalet Bakanlığına şikayet edildiği, ancak Bakanlık tarafından kovuşturma izni verilmeyen bu olayla bağlantılı olarak, taraflar arasında yapılan telefon görüşmesi sırasında, şüpheli avukatın kendisini tehdit ettiği iddiasıyla müşteki Suna Çelik’in şikayetçi olduğu anlaşılmaktadır.

Somut olayda şüpheli avukatın tehdit iddiasına konu görüşmesinin, göreviyle ilgili bir konudan kaynaklanan tartışmanın devamı sırasında gerçekleştiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu eylemin yalnızca görevle ilgili bir konuyla ilintili olmayı yeterli görmemiş, bunun yanında eylemin görevden doğan veya görev sırasında işlenmesini aramıştır.
Olay görev sırasında gerçekleşmediğinden, “görevden doğan” ibaresinin üzerinde durulmalıdır. 

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Yalnız avukatların yapabileceği işler” başlıklı 35. maddesinde: “Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara aittir. 

Baroda yazılı avukatlar birinci fıkradakiler dışında kalan resmi dairelerdeki bütün işleri de takip edebilirler.” hükmüne yer verilmiştir. 

Avukatların, Avukatlık Kanunu kapsamındaki tüm görevleri nedeniyle işledikleri suçların soruşturulması ve kovuşturulması özel hükümlere tabidir. Diğer bir deyişle avukatlık sıfatıyla kanunen üstlenilen görevler dolayısıyla işlenen suçlar, görevden doğan suç kapsamına girmektedir, zira Kanun gereği bu görevler yalnızca avukatlar tarafından yerine getirilmektedir. 

Görevi sebebiyle işlenen suç kavramının ele alındığı Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.02.2004 gün ve 2004/2-10 esas ve 2004/40 karar sayılı kararında da; “Yasada geçen “görev sebebiyle işlenen suç” kavramının, memuriyet görevinden doğan, görev ile bağlantılı ve görevden yararlanılarak işlenebilen suçları, başka bir anlatımla sadece memurlar tarafından işlenebilen, failin memur olmasının suç tipinde kurucu unsur olarak öngörüldüğü suçları ifade ettiği sonucuna varılmaktadır.” görüşlerine yer verilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanık avukatın müştekiyle yaptığı telefon görüşmesi sırasında ona karşı tehdit sözleri sarfettiğine ilişkin iddianın, görev sırasında işlenmediği gibi, Kanunda yalnızca avukatlar tarafından yapılabilecek görev tanımı içerisinde yer almadığı ve failin avukat veya yargı görevini yapan kişi olmasının suç tipinde kurucu unsur olarak öngörüldüğü suçlar kapsamında da bulunmadığı anlaşıldığından, soruşturma ve kovuşturma izni alınmasının gerekmediği, bu çerçevede genel hükümler uygulanarak verilen kararın hukuka uygun olduğu belirlendiğinden, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.

IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 07/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Paylaş

TEFECİLİK SUÇU VE ŞARTLARI

yuksekkaya January 17, 2023

FAZLA CEZAYA HÜKMETMEK - BOZMA

yuksekkaya January 25, 2023

HARÇ ALINMADAN KARAR VERİLEMEZ

yuksekkaya February 08, 2023