ESERDEKİ AYIBIN TADİLAT VE TAMİRATI BORÇ İKRARI ANLAMINA GELİR

yuksekkaya December 05, 2023

6. Hukuk Dairesi         2021/550 E.  ,  2021/1378 K.


Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

Dava, taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında, davalı yüklenici tarafından inşa edilen bina vasfındaki eserin ayıplı olması sebebiyle, yıkılarak yeniden yapılmasından kaynaklanan davacı kurum zararının tazmini istemine ilişkindir.


Davacı davasında, Tefenni Şehit Teğmen .... Anaokulu binası yapım işinin davacı yüklenici şirketin taahhüdü altında yapıldığını, işin geçici kabul onay tarihinin 16/01/2001, kesin kabul onay tarihinin ise 23/01/2002 olduğunu, binada 2003 yılından beri düşey ve yatay çatlaklar oluşmaya başladığını, hazırlanan güçlendirme projelerine göre 2006 yılında davalı tarafından bedel alınmaksızın güçlendirme işlemi yapıldığını, ancak 2013 yılında derslik tavanlarında çökmeler oluşması üzerine düzenlenen teknik rapor doğrultusunda binanın boşaltıldığını ve yıkım kararı alınması gerektiğinin teknik birimlerce mütalaa edilmesi üzerine, hasar durumunun tespiti için delil tespiti yaptırıldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.


Davalı savunmasında, davanın, davalının bakım ve onarım süresi içerisinde açılmadığını, zaman aşımı itirazında bulunduklarını, zira kesin kabul tarihinden itibaren 5 yıl sürenin geçtiğini, bina teslim edildikten sonra oluşan zararın bildirilmesi üzerine 2006 yılında yapılan güçlendirme çalışması sonucunda giderildiğini, bakım ve düzeltme sorumluluğunun eksiksiz bir şekilde tamamlandığını, Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesinin 22 maddesine göre, kontrol teşkilatının gördüğü eksiklik, hata ve kusurları işin yapıldığı sırada davalıya tebliğ etmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.


İlk derece mahkemesi “kesin kabulün 20/12/2001 tarihinden geçerli olmak üzere yapıldığı ve 23/01/2002 tarihinde onaylandığının anlaşıldığı, kesin kabul işlemi için esas alınan tarihin kesin kabul işleminin onay tarihi olduğu, bu durumda zamanaşımı süresinin 23/01/2002 tarihinde başlamış olup, 23/01/2012 tarihinde sona erdiği, iş bu davanın açılış tarihinin ise 20/01/2016 olduğu, buna göre dava Borçlar Kanunu'nun 125. maddesinde belirtilen zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı,” gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermiş, kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Antalya BAM 7. HD’nin 21.10.2020 T. ve 2019/535 E., 2020/783 K. sayılı ilamı ile davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verildiği görülmüştür.


İşbu karara karşı davacı vekilinin süresinde temyiz kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.


Somut olayda, taraflar arasındaki akdi ilişki eser sözleşmesi olup, sözleşme tarihinde yürürlükte olan 818 Sayılı BK’nın 126/4 maddesi gereğince eser sözleşmelerinde zamanaşımı süresi 5 yıldır. Yüklenicinin kast veya ağır kusuru halinde ise aynı Kanun’un 125. maddesi uyarınca 10 yıldır. Zamanaşımı süresinin başlangıcı 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 128. maddesindeki düzenlemeye göre alacağın muaccel olduğu tarihte işlemeye başlamakta olup, bu tarih ise eserin teslim tarihidir. Dosya kapsamından anlaşılacağı üzere davalı tarafından yapılan inşaatın alınan bilirkişi raporlarına göre ayıplı olduğu, bina hakkında yıkım kararı alındığından davalı yüklenicinin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekmekte olup, 818 sayılı BK’nun 125-126. maddelerine göre zamanaşımı 10 yıl öngörüldüğünden keza BK’nın 133. maddesinde borcun ikrar edilmesi zamanaşımını keseceğinden, davalı yüklenicinin ayıbı kabul ederek tamirat ve tadilat yapması ikrar niteliğinde olup, dosya arasında mevcut 24.02.2006 tarihli SDÜ teknik raporu uyarınca davalı yüklenicinin tamirat-tadilat yapması ile zamanaşımın kesildiği ve BK’nın 135. maddesi gereğince yeni bir zamanaşımı süresinin başladığı, dolayısıyla dava tarihi (28.01.2016) itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından mahkemece işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle davanın reddi kararı yerinde olmayıp, kararının bozulması uygun görülmüştür.


SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, 10.11.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
 

Paylaş

TEFECİLİK SUÇU VE ŞARTLARI

yuksekkaya January 17, 2023

HARÇ ALINMADAN KARAR VERİLEMEZ

yuksekkaya February 08, 2023

FAZLA CEZAYA HÜKMETMEK - BOZMA

yuksekkaya January 25, 2023